Sakarya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Sıtkı Bey Adında Bir Zatın Atatürk'e Mektubu

SITKI BEY ADINDA BİR ZATIN ATATÜRK'E MEKTUBU

ATATÜRK'ün yakınlarından M. Rasim Özgen şu hatırasını anlatmıştır.

"ATATÜRK, Adanalı Sıtkı bey adında bir sanatkârdan ve Vasfiye hanım adındaki eşinden dinlediği bir Yemen Türküsü için şunları söylemiştir: "O Türküler beni o kadar sarmıştı ki, bir gece de İsmet İnönü'ye dinlettim. Hüngür hüngür ağladı."

O gece ATATÜRK, sabaha kadar Sıtkı beyin udundan, tanburundan ve eşinin sesinden dinlediği şarkı ve türkülerin, Ankara ve İstanbul radyolarından da memlekete dinletilmesini istemiş.

- Sıtkı beyefendi, gidiniz, İstanbul ve Ankara radyolarında, birer konser veriniz, demiştir.

O sırada ATATÜRK'ün yanlış anlaşılan bir sözü üzerine yasaklanan Türk musıkisi de yeniden canlanıvermiştir.

Bu arada büyük ATATÜRK'ün sanata ve sanatkâra verdiği değeri ve gösterdiği sevgiyi anlatan şöyle bir olay anlatmıştır.

"Bu Adanalı Sıtkı bey, daha ATATÜRK'le tanışmadan önce İstanbul'a geliyor. Kendisi İstiklal Savaşında baytar mektebini bitirdikten sonra askere alınmış, savaştan sonra, baytar yüzbaşılığından ayrılarak, öğretmenliği ve yazarlığı meslek edinmiş. Bir ses sanatkârı olan eşi Vasfiye hanımın tesiri ve teşvikiyle musıkide ihtisas sahibi olmuş bir zat. Türk musıkisi üzerine bestelediği şarkılarını, bir plâk şirketine götürüyor. Plâkçı Türk musıkisinin yasaklandığını, radyolardan kaldırıldığını söylüyor. Ve bu eserleri alamayacağını bildiriyor. Bu durumdan aşırı üzüntüye kapılan Sıtkı bey, geçirdiği bir buhran ânında, tutuyor ATATÜRK'e kurşun kalemle ve âdi bir defter yaprağına, sitem dolu ağır bir mektup yazıyor. Bu mektubunda, eski sanat ustalarının fikirlerinden ve bestelerinden örnekler göstererek, Türk musıkisini savunmakla beraber, yasaklanmasını ağır bir dille eleştiriyor.

Aradan birkaç gün geçmiş, polis karakolu vasıtasıyla, Sıtkı bey Dolmabahçe Sarayı'ndan çağrıldığını öğreniyor.

Düşünülecek olursa, kurşun kalemle, âdi bir defter kağıdına yazılan sitem dolu bir mektup, bunu yazan bir sanatkâr. ATATÜRK'ün o engin müsamahasına ve sanatkâr sevgisine bakınız ki, bu sanatkârı huzurunda kabul ediyor, üstelik iltifatlarda bulunuyor.

ATATÜRK'ün yapmak istediği reformlar arasında, hiç şüphe yok ki, Türk musıkisi de vardı. Bu reformun amacı, batı özenticiliğiyle değil, milli kültür değerlerimizi, batı doğrultusunda, milli haysiyetine ve değerlerine toz kondurmadan geliştirmek ve gerçek sanat seviyesine ulaştırmaktı.

ATATÜRK, bazılarının dediği ve zannettiği gibi, sadece Rumeli Türkülerini seviyor değildi. Rumeli Türküleri onun gençlik hatıralarıydı, elbette sevecekti, ancak ATATÜRK Türk musıkisinin gerçek değer taşıyan eserlerini dinlemeği seviyordu, hatta zaman zaman kendisi de şarkılar Türküleri söylüyordu.

ATATÜRK'ün kendisine mahsus, Türk musıkisinin üslûp ve ifâde zenginliğine uygun bir okuyuş tarzı vardı. Özellikle şarkı ve türkülerin yakılmalarını etkileyen olayları ve duygu zenginliğini canlandıracak bir âhenk ve belâgatle okur ve böyle okunmasını isterdi.